Enginde Yavaş Yavaş Hikayesi

Merhaba canlar,

Bugün hicaz makamında bir eser olan Saadettin Kaynak bestesini inceleyecek, Enginde Yavaş Yavaş diyeceğiz…

Bir gurbet şiirinin bestelenerek şarkıya dönüşmesiyle 1941-1942 yıllarında bu duygu yüklü eser ortaya çıkmıştır.

Şarkıdaki duygu yoğunluğu öylesine fazladır ki Sezen AKSU “Yarası Saklım” isimli eseriyle bu yoğunluğa gönderme yapmıştır;

Ah yine o gurbet bestesi; günün minesi soldu.

YouTube player

Sözlerin verdiği duygusal hazzı Sezen kendi şarkısına alarak bir kez daha hatırlatmak istemiştir.

Üstelik bunu yaparken sözleri orijinalinden ayırmadan notalarıyla birlikte tutmuştur ki rastlantı olduğu sanılmasın 🙂

YouTube player

ENGİNDE YAVAŞ YAVAŞ Şarkı Sözü
Enginde yavaş yavaş
Günün minesi soldu
Derdim bana arkadaş
Bugün de akşam oldu

Gölgeler indi suya
Kuşlar vardı uykuya
Gurbeti duya duya
Bugün de akşam oldu

Su uyur fısıldaşır (Su yürür fısıldaşır)
Gider yâre ulaşır
Yolcu yolda yaraşır
Bugün de akşam oldu

Söz: Vecdi Bingöl
Beste: Sadeddin Kaynak
Bestelenme Tarihi: 1941-1942

Sözler ilk dinleyişte anlamsız gibi gelse de aslında şarkıda öylesine derin anlamlar yüklü ki…

Üstelik bu herkeste farklı bir etki yaratıyor.

Zaten şarkıyı da güzel kılan bu değil mi. Kim dinlese şarkıda kendinden bir şeyler buluyor gibi…

Bunu da yazmadan geçemedim, şiirin orijinali “su yürür fısıldaşır” olsa da şarkı yazılırken nedense “su uyur fısıldaşır” olarak yazılmış.

Belki de böyle kulağa daha hoş gelmiştir.

Şarkının yazarı Saadettin KAYNAK 1895 yılında doğmuştur. İmamlığının hafızlığının yanında bir çok şarkı eseri ile ünlüdür.
1905 yılında sesinin güzelliği nedeniyle hafız olmuş, din ve din harici müzik yaparak hayatına devam etmiş 1961 yılında 66 yaşında vefat etmiştir.
Hayatı boyunca bir çok güzel esere imza atmıştır.

Gelin bir de hikayeyi konu alalım.

Siz o sırada şarkıyı bir de Tarkan’ın sesinden dinleyin…

YouTube player

Enginde Yavaş Yavaş Hikayesi

Çok büyük beklentiye girmeyin 🙂 şarkının bilinen büyük bir hikayesi yok. Ama bence gurbette sevdiğini aklından çıkartamayan birini anlatıyor.

Şiiri yazan Vecdi beyi tanıyalım… Vecdi bey Bedia hanım ile 1916 da evlenir. Bedia hanım genç yaşta verem hastalığına tutulur.

Ne yazık ki o dönem verem hastalığının çaresi olmadığından Bedia hanım hayatını kaybeder. Vecdi bey 2 yıllık evliliğin ardından yalnız kalır.

Şiirin 1941 lerde yazıldığını düşünürsek Vecdi bey Su yürür fısıldaşır, Gider yare ulaşır cümlelerinin geçtiği şiiri merhume eşine yazdığını düşünebiliriz.

Yine de bulduğum detayları hikaye tadında paylaşmak isterim.

Bu şarkı üzerine beste yapılmadan evvel aslında şiirdi ve sözlerini Erzurumlu Şair Vecdi Bingöl yazmıştı…

Şarkının bestecisi Saadettin Kaynak şiir okumayı çok sevmektedir. Vecdi beyin yazmış olduğu “Gurbet Akşamları” isimli şiiri okuyunca içinde farklı duygular gelişir.

Öyle ki Vecdi bey şiirde; Gurbeti, hasreti ve yalnızlığı çok iyi dile getirmiştir “Enginde Yavaş Yavaş” diyerek memleket özlemini, içsel yalnızlığını ve akşam vakti insanın içine çöken hüznü çok güzel sözlerle dile getirmiştir ki.

Şiirde geçen “Bugün de akşam oldu” cümlesi; hayatın tekrarlarını, yaşamın geçiciliğini, her günün insan ömründen biraz daha eksilmesini ve bir iç çekişi anlatır.

Dönemin en büyük bestekarlarından Sadettin Kaynak bu satırları okuyunca boş durur mu.

Şiirde adeta kendini bulan bestecimiz hemen bu şiir üzerine bir beste yapmak ister.

Özellikle Anadolu insanının sıla hasretini “akşam” sembolüyle birleştirmesi ile oluşan melankoli eserde yoğun biçimde hissedilir.

Şarkı sözlerinin anlamını biraz açayım istedim.

“Enginde yavaş yavaş günün minesi soldu”  “Engin” burada gün batımına doğru gökyüzünün, manzaranın ağır ağır renk değiştirmesini betimler. Günün bitişini, ömrün de yavaş yavaş tükenişini simgelemektedir. “Mine” renkli, parıltılı çiçektir. Burada mecaz olarak günün güzelliği, parlaklığı. Akşamla birlikte ışık ve renginin solduğunu betimler. Hayatın da güzelliklerinin yavaş yavaş tükenişini anlatır.

“Derdim bana arkadaş, bugün de akşam oldu”  Derdinden başka sırdaşı kalmamış, yalnızlığının ve kederinin artık ona dost olduğunu ve buna alıştığını, günün bitişi ile ömründen bir gün daha eksildiğini. Hem gerçek anlamda günün sona erişi, hem de hayatın faniliğini hatırlatan bir iç çekiş.

“Gölgeler indi suya, kuşlar vardı uykuya”  Doğanın akşam huzuruna geçişi, insanın içsel sessizliğiyle örtüşmesi.

“Gurbeti duya duya”  Memleket özlemi, ayrılığın kalpteki yükü.

“Yolcu yolda yaraşır”  Hayat yolculuğu devam eder; insan hep yolda, hep arayıştadır.

Şarkı, hem yalnızlığı hem de hayatın geçiciliğini simgeler.

Akşamın çöküşü, bir günün bitmesi ama aynı zamanda ömrün de bir basamak daha kısalmasına değinir…

Şarkı genel anlamda kalpten dinleyebilene derin bir hüzün ve aynı zamanda dinginlik verir.

Kemal SUNAL’ın dediği gibi Manası Derin 🙂


Yazı bitti mi sandınız?

Şarkının bir hikayesi olmasını dileyenler bu hikaye ile kendilerini avutabilirler 🙂

Gurbet Akşamları – Bir Aşk Hikâyesi

Yıl 1940’ların başı. İstanbul’un kenar semtlerinden birinde, dar sokaklara bakan küçük bir evde Vecdi, akşamüstü penceresinden gökyüzüne dalıyordu.

Gökyüzünde güneşin kızıllığı ağır ağır soluyor, “günün minesi” yavaşça kayboluyordu.

O an, yıllar önce ayrılmak zorunda kaldığı sevdiği kadını hatırladı.

Onlar birbirlerini Erzincan’da tanımışlardı.

Vecdi genç bir öğretmen, o ise narin, yüzünde hep gülümseme olan bir köy kızıydı.

Ancak hayat, ikisini aynı yolda yürütmedi. Vecdi tayin olup İstanbul’a gitmek zorunda kaldı, o ise memleketinde kalakaldı.

Birbirlerine uzaktan mektuplar yazsalar da, zamanla yolları tamamen ayrılmıştı.

Şimdi İstanbul’da, kalabalığın içinde yapayalnız hisseden Vecdi, akşam pencereden dışarı bakarken sevgilisiz geçen bir günün daha ömründen silinip geçtiğini düşünerek bir iç çekip şiirine konu olacak şu cümleleri dile getirdi:

“Bu gün de akşam oldu…”

Bir akşam Boğaz kıyısında yürürken, suyun fısıltısını duydu. Dalgalar kıyıya vururken kendi kendine mırıldandı:

“Su yürür, fısıldaşır… Gider, yâre ulaşır…”

Sanki akıp giden su, taşıdığı her damlayla onun hasretini sevdiğine ulaştırıyordu.

Vecdi biliyordu ki, onun kaderi de hep yolda olmak, hep gurbetin içinde yaşamak. Ama içindeki aşk hiç solmamış, günün rengi solsa da kalbindeki sevda hep diri kalmıştı.

Yolcuya yol yaraşırdı…

Şiir böyle böyle doğdu.

Her dize, kaybolan günlere, ulaşamayan aşka, uzaklarda kalmış sevgiliye yazıldı.

Vecdi’nin kaleminden dökülen her kelime, aslında onun ömrünün en derin sırrıydı:

Sevmiş, ayrı düşmüş, ama hiç unutmamıştı…

Dikkat hikaye gerçek değildir! 🙂


Yazı bitti hoşça kalın. 🙂

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

Cevabı alabilmek için E-Posta adresinizi doğru yazmaya özen gösteriniz.

css.php