Ecel, Kader ve Corona

Merhaba dostlar,

Dünya corona gündemi ile sarsılıyorken, ilaç şirketleri hastalığı yenmek için uğraşıyorken, biraz da işin diğer tarafından bakmak istedim.

Olaya felsefi yaklaşalım en son soracağım soruyu en başta sorayım…

Neden Corona ?

Öleceğimiz tarihi değiştirebilmek bizim elimizde olan bir şey midir?

Yoksa herkesin bir vakti vardır, vakti dolan bir sebeple ölür… mü?

Bu noktada olaya bilimsel yaklaşırsak durum bazı insanların anlaması açısından tuhaf gözüküyor.

Konuya örnekler sunup coronaya getireceğim. Asıl anlatmak istediğim örneklerin içeriği değil.

Trafik Örneği

Dünyada yıllık 1 milyon 350 bin insan trafik kazasında ölüyormuş.

Ülkemizdeki trafikte, yollarda ölen insan sayıları ise 3.500 civarındaymış.

Peki size ayrı olarak şöyle bir bilgi vereyim.

1 yıl içinde 1000 kaza yaşanan kavşak noktaları üst geçitli alt geçitli yol düzenlenerek yapılandırıldığında aynı yerdeki kaza sayısı 1-5 arası bir rakama düşüyor.

Haliyle kaza oranı düştükçe ölüm oranı da düşüyor.

Alt üst geçit gibi düzenlemeler pahalı. Ama imkansız da değil.

Altını çizmek istediğim husus şu; “toplumun kaderine yine toplum etki ediyor.

Bu kısımda bazı insanlar şunu diyebilirler: “ölecek olanın alın yazısı bu coronadan ölmese evde kalpten ölürdü” ?

Bu gibi düşünenlere sözüm! Var mı bu söze bir delil?

Allah akıl vermiş istatistiklere bakarsanız kader akılla bağlantılıdır.

Allah bizim kaderimize bazı noktalarda müdahale edebiliyor, ama kaderimizi genel olarak kendimiz belirliyoruz.

Toplumsal kader kavramı kafamı ne zamandır kurcalayan bir konudur.

Toplumlar yaşadığı kriterlere göre birbirlerinin hayatını etkiliyorlar.

Refah seviyemiz artmış olması için belli kriterler gerekiyor.

Adalet, Liyakat Sistemi, Eğitim Sistemi vs.

Toplum olarak gelişirsek refah seviyemiz nasıl artıyor ise, aldığımız önlemler ve yaşayış tarzlarımız da ölüm oranlarını belirliyor.

Gelişen toplumun ölüm sayıları bile düşüyor.

Abzürt bir örnek vereyim:Bu örnek gelişmişliğin belirtisi değil ama İngiltere’ de banyolarda priz olmadığı için kimse saç kurutma makinesi ile küvete düşüp ölmüyor.

Biz hep istatistiğin ölümlü ve olumsuz tarafına bakıyoruz.

Şu kadar kişi öldü vs.

Ya peki ölmeyenler neden ölmüyor bunu araştırıp örnek alan var mı?

Mesela varlığı ve önemi hiç bilinmez, Kaçak akım rölesi denilen zımbırtı var.

Hani şu evlerimizin sigorta kutusunda takılı olan sigortaya benzer şey.

Bu parçanın takılı olduğu evlerde elektrik çarpılmasından ölenlerin sayısı düşmüştür.

Zaten bu parçanın piyasadaki diğer adı da hayat koruma rölesidir.

Buyurun size insanların ölmemesi için çok büyük bir bilgi!

Fakat bu bilgi yetmiyor. Yani bu röleyi her ev kullanmıyor.

Çünkü orada çalışan elektrikçi zamanında kabloları çekerken düzgün çekmemiş,

ya da kablonun üstündeki plastik izolasyon malzemesi dandik malzemeden yapılmış.

Malzeme çürümüş kablo duvara değmiş.

Kaçak duvara akınca da sürekli atan röleyi tespit edemeyeceğiniz için hattı ya baştan çekeceksiniz ya da kaçak akım rölesini iptal edeceksiniz.

Tahmin edeceğiniz üzere kimse yeniden hat çekmiyor ve röleler zamanla iptal oluyor.

Bunun gibi size bir sürü örnek sayabilirim.

Tüm kapılar şuraya çıkıyor, işini düzgün yapmama ve iyi niyetsizlik ya da düşüncesizlik.

Allah insana akıl vermiş.

Aklını kullanamayan toplumların kaderi belli.

O yüzden 2020 yılına geldiğimiz şu zamanda kimse bir yerlere bahane bulmasın.

Akılsızlık, ahlaksızlık, adaletsizlik birleşirse zaten çöküşün gelmesi matematikseldir. 2+2=4

Üstelik böyle toplumlar, çökerken hala bu çöküşün nedenini kadere bağlayacak kadar cahil ve tembeldirler.

Depremden Örnek…

Japonya

Diğer ülkelere nazaran Japonya’da depremler daha fazla oluyor.

Peki Japonya’da yaşayan halka reva mı bu?

Ama Japonlar böyle düşünmüyorlar.

Kaderine isyan etmiyorlar.

Yerleşim yerini değiştirecek fazla seçenekleri de yok.

Yüz ölçümü ve çoğrafi yapıları buna müsaade etmiyor.

Ne yapsınlar atalarına mı kızsınlar burada yer buldular diye?

Mantıklı olan zaten duruma göre önlem almaktır.

Onlar önlemini çoktan almış ve binalarını en baştan yaparken ray sistemi falan kullanarak yapmışlar.

Yaparken de inşaattan çalmamışlar.

Orada büyük depremlerde ölen sayılarına bakın.

Mesela 8.9 luk depremde 1000 civarı bir rakamdan bahsediliyor.

O kişiler de yer yarılmış içine düşmüş falan.

Binalar yıkılmıyor yani.

İstanbul

Bizim ülkemizde 17 ağustos depremi 7.5 Şiddetinde oldu.

Bu sayının 20 katı kadar insanımız öldü.

Hepimiz fay hattını öğrendik ve ortada bir deprem tehlikesi olduğunu kavradık.

20 sene olmuş!

Peki Sizce ne önlem aldık?

İstanbul’u bilirim senelerim geçti orada.

Son gittiğimde gördüm ki evler uzamış gitmiş gökdelenler boy boy!

Dehşete kapıldım. Yani bu mu olmalıydı?

Aldığımız önlem “daha uzun evler yapmak” mı olacaktı?

Düzce Gölcük depremlerinden bu zamana deprem paraları toplandı her şey güzel.

Ama!

Gerçeği göremiyorsanız, gördüğünüz şeyler yalandır ve size güzel gelebilir.

Yani ben istanbula tekrar gittim ama bir icraat göremedim.

Bir önlem olmadığı gibi o zamanki önlemler de iptal olmuş.

Gelelim koronaya…

Farklı bir felsefi yaklaşım olarak şunu söyleyeceğim.

Virüs laboratuvarda yapılmadıysa ki öyle söyleniyor.

O zaman bu virüs bizi yaratan tarafından yaratıldığı anlaşılıyor.

Yani inançlıysanız zaten her şeyi Allah yarattı tabi ki diyeceksiniz ama demek istediğim şu.

Vitamini de Allah yarattı ama vitamin bir onarıcı etken.

Coronanın şu an için gözüken tek yaptığı şey yıkım!

Peki insanlık olarak sormak lazım değil mi?

Neden?

Neden corona var?

Neden Allah coronayı yarattı?

Bunun sadece nedeni, bir kesimin vahşi hayvanları yemeleri olmasa gerek.

Çünkü böyle bir hatanın cezasını Allah tüm dünyaya kesmezdi diye düşünüyorum?

Öyle olsaydı daha beteri var ki Afrika ‘da ki aç çocuklara dünya olarak bakamadığımız için Allah belamızı çoktan verirdi.

Yenmeyecek hayvanı yemek, zaten ceza olarak kendini gösterdi.

Hayvan yiyenler Hantavirüs gibi bir tür virüsten belasını buluyor.

Ama hantavirüs sadece hayvandan insana geçiyor.

Corona ise hayvandan-insana insandan-insana.

Şimdi yukarıdaki örneklere tekrar gelecek olursak.

Size fiziki örnekler verdim depremlerdeki ölümler kavşaktaki ölümler, kaçak akım rölesi…

Bu örnekler apaçık şunu ispatlıyordu:

Toplumlar ölümlere direkt olarak sebebiyet veriyor!

Bu mantıkla ölümler olduğuna toplumlar suçlu olmuyor mu?

Soruyorum toplum olarak ne yaptıkta bize bu reva görüldü?

Ülkeler kendilerini sorgulasınlar!

Liyakat sistemlerini…

Adalet sistemlerini…

Sistemleri tek tek yazmıyorum ama her şeyi baştan sorgulamak lazım.

Adalet ve liyakat ikilisi bile toplumun bozulması için yeter.

Kaynağına girmeden evvel, her toplum kendi yaptığı yanlışları sorgulayıp düzeltmesi gerekir.

Uygur Türkleri katledilirken Ülke olarak ne yaptık? Diğer ülkeler ne yaptı?

Ne hikmetse ilk olarak katliyamları yapan ülkeden çinden çıktı virüs.

Ülkeler olarak olayları tersine çevirebilirdik. Ama sessiz kaldık.

İşte mazlumun ahı döndü bu sessizliği cezalandırdı!

Bilmeyenler olabilir. Uygur Türklerini haksızca hukuksuzca aklınıza gelmeyen işkenceler tecavüzler ile hapse attılar!

Peki ülkemizin gidişatı nasıl?

Size siyaset yapmak istemiyorum ama bir ülkede bir anda hapishaneler doluyorsa bu işte bir yanlışlık olabileceğini sorgulamıyorsanız, bu bir insanın başka bir insanı öldürürken, sizin oradan kafanızı çevirip geçmenize benzer.

Bizde de haksız hukuksuzluklar olduğu sayılar ile sabit!

Fedöncü değilim. Hiç bir zaman da olmadım.

O kafada bir insan değilim.

Hiç bir siyasi görüşü de desteklemiyorum.

Benim görüşüm değil diye olanları da hapse atalım demiyorum.

Ama görüyorum ki çifte standart hüküm sürüyor.

Çifte standart olmasaydı fedön ile fotoğraf çektirenlerin içeride olması gerekirdi.

Fedönle fotoğrafı olan bir kesim içeride değil çünkü onlar kendilerine kandırılmayı hak görüyorlar!

Ama fotoğrafı bile olmayan gariban halk içeride ve onların ise kandırılmaya hakkı yok.

Neden? Çünkü onlar gariban, onlar öcü, onlar terörist.

Ben gariban olan kesimin içeri atılmasına karşıyım işte!

Bakın herkesi kast etmiyorum.

Hapse girmenin hukuki karşılıkları belli olmalı.

3 sene önce iktidar partisinin övdüğü cemaate gönül verenler 3 sene sonra terörist damgası yiyerek neye uğradığını şaşırdılar.

Üstelik fedönle alakası olmayanlar bile ceza alıyorlar. Sonra zor bela kendini ispatlıyorlar.

Kimine pardon deniyor. Kimisi sadece işinden olurken kimi intihar ediyor.

Bu konular tehlikeli konular. Benim gibi haksızlığı görenler var ama susanlar çoğunlukta.

Bunlar benim şahsi düşüncelerim.

Siyaseti sevmem. Keşke hakkı ile yöneten birileri olsa da biz de kendi işimize baksak.

Ama şu etapta hükümete karşı muhalefet eden kim varsa ötekileştiriliyor.

Dünyaca, Ülkelerce, Toplumlarca, Ailelerce, Ve kendimizce sorgulamalıyız kendimizi…

Artık evlerimizdeyiz Corona düşünmek için herkese bir fırsat.

Herkes yanlışları görsün ve sorgulasın! Sizce nerede yanlış yapıyoruz?

Derin düşünebilmeniz için size Coronanın bize neler getirdiklerini de hatırlatayım!

  • İnsanlığı eve hapsetti
  • Zengini de Fakiri de vurduğu için çifte standart yapmadı. Herkes hapis hayatı yaşıyor.
  • İnsanlar birbirlerinden korkar oldu.
  • Zamanında Sustuk! hepimizin ağzına maskeler geçti.
  • Önümüzü göremiyoruz ne zaman biteceği belli olmayan bir sürece mahkum olduk.
  • Umut hepimizin ışığı oldu.

Aklıma geldikçe maddeleri ekleyeceğim…

Yazar: utquick

Merhaba, Bu site 2017 senesinde kurulmuştur: Kemal SUNAL 'ın 100 Numaralı Adam filminden feyz alınarak kurulan sitemiz, filmdeki Halk Kahramanı rolünü de bünyesine katarak dürüst paylaşımlarda bulunmaktadır. Bizi takip ediniz. Büyük bir aile oluyoruz. Tek güvencemiz paylaşımlarımızın samimiliğidir.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

Cevabı alabilmek için E-Posta adresinizi doğru yazmaya özen gösteriniz.