Geleceğe Dönüş Özel Sayfası – Back to the future

Geleceğe Dönüş filmi serisi ile ilgili derleyip topladığım bilgileri buraya yığacağım.

Yazı uzun olduğu için sayfayı parçalara böldüm.

Bu filmin yeri benim için çok ayrıdır! O yüzden arşiv niteliğinde bu yazıyı yazma gereği duydum.

Dikkat: Yazı içeriği filme dair Spoiler içerir. Hatta Spoiler’ın kralını içerir hatta kralın da bilmediği bilgiler de içerir. 😬

Geleceğe Dönüş – Back To The Future İnceleme

Filmi izlemeyi düşünenlere tavsiyem şu olacaktır. Sakın ola filmi Netflixden falan izlemeyin.

Filme dublaj yapıyorum diye içine etmişler. Filmin 30 tane Türkçe dublajı var!

En iyileri Sezai Aydın ve Yekta Kopan. En iyilerini sayfanın en altına koymayı planlıyorum. Koyamazsam da neler olduğunu yazarım.

Bu filmi lütfen duygudan yoksun bilim kurgu filmlerinden ayırın.

Bu filmi izlerken zaman yolculuğunun heyecan verici keyfini tadacak, samimi bir şekilde hissedip düşüneceksiniz. Film seyirciyi duygu yoğunluğuyla harmanlayıp ayrıntılarıyla dehşete düşürür.

Filmde zaman zaman kendimizi farklı oyuncuların yerine koyacağız. Hatta sonrasında ben olsam şu zamana giderimdim şunu bunu yapardım diye hayaller kuracağız. 😬

👉 Bu film ile nasıl tanıştım. Kendi hikayemi merak edenler buraya tıklasınlar. 👈

Filmi ilk izlediğimde sene 90 lar falandı. Sanırım ben 8 yaşlarındaydım.

Film 1985 de çekilmiş, Türkiye’ye geldi dublajı çıktı derken aradan 5 sene geçmişti.

Kimsede ne internet ne bilgisayar vardı. Tüm dünyamız televizyon ve varsa yoksa TRT devlet kanalı ve 89-90 seneleri test yayını ile çıkmış StarTv özel kanalından ibaretti.

İmkanı olanlar video kaset çalar sistemi ile film izleyebiliyordu. VHS (Büyük) ve Beta (Küçük) video kasetleri vardı ve video oynatıcıya takarak video film izleyebiliyordunuz.

Babam iş icabı yurt dışına gitmiş ve dönerken VHS kasetli video çalar sistemi getirmişti.

O dönemler az da olsa piyasada VHS kaset ile film satanlar kiralayan dükkanlar vardı.

Abim bu dükkanlardan genelde karate dövüş aksiyon filmleri getirirdi ailecek izlerdik.

O zamanlar Bruce LEE ve Jackie CHAN filmlerini izlemek ultra lüks bulunmaz bir nimetti.

Eve gelen her film benim için birbirinden ilginç ve heyecan vericiydi.

Bir gün abim elinde bir kaset ile çıkageldi ve elindeki filmi çok övdüklerini anlattı ve akşam izleriz diyerek dışarı dolaşmaya çıktı.

Ben kaseti incelerken bir yandan da aşırı meraklandım bir an önce akşam olsa da izlesek diyordum. Çocuk aklımla kasetin kabını inceliyorum araba var zaman makinesi var.

8 Yaşındaki bir çocuk için bunlar heyecan verici şeyler.

Akşam oldu hep birlikte filmi izliyoruz ama filmden öyle etkilendim ki anlatamam.

1990 senesinde teknoloji şimdiki kadar ilerlememiş haldeyken öyle bir film yapmışlar ki senaryo, görsel efektler falan zamanın çok ötesinde.

Tabi film bitti üzüldüm tadı damağımızda kaldı.

Sonra birden sahne geçişi oldu bitmedi mi ne diye bakarken, o da ne! 2. filmden sahneler.

Ne oluyor lan?

Derken meğer filmin fragmanını da filmin sonuna sıkıştırmışlar.

O dönem için bu alışılageldik bir olay değil. Film normalde izlenir biterdi devamı olmazdı.

Ama filmin bitmediğini devamının olduğunu anladığımda daha bir meraklandım sonraki bölümde neler olacaktı?

Fragmanda doktor geleceğe gitmiş gelmiş. Marty yi buluyor heyecanla ona anlatacakları var ama gizemli gizemli konuşuyor gitmemiz lazım gelecekle alakalı falan filan diyor.

Anlattığına göre Marty ve sevgilisi evlenmişler çocukları oluyor ve gelecekte ailenin başına kötü olaylar geliyormuş.

Fazla bilgi vermeden atlıyorlar arabaya bu durumu önlemeye geleceğe gidecekler.

Marty bu yolda 88 mil hıza hıza ulaşamayız doktor diyor.

Marty arabanın özelliklerini bildiği için 88mph (141.62kmh) hıza ulaşmaları gerek olduğunu da biliyor. Bu yüzden “doktor biraz geri gidelim bu yolda o bu hıza ulaşamayız diyor.

Doktor o meşhur lafı hemen patlatıyor:

“Yol mu? Gideceğimiz yerde tek ihtiyacımız olmayan şey yol.”

Ve arabanın tekerleri yatay olarak dönüyor roket sistemi gibi ve havalanmaya başlıyor.

Anlıyoruz ki doktor geleceğe gittiğinde arabayı modifiye etmiş Çakaaallll 😬

Araba havadan bir hışımla uzaklaşıyor.

Sonra o şekilli meşhur yazı çıkıyor TO BE CONTINUED…>

Devam edecek diyor yani.

Sadece bu sahne bile insanı nasıl etkiliyor nasıl sevindiriyor anlatamam.

Hiç bitmesini istemediğiniz bir film bu resmen.

Neyse ki 1985 yapımlı bu filmle çok geç sayılmadan 90larda tanışmıştık. Film ülkemize yeni gelmişti ve aynı zamanda ikinci, peşinden üçüncüsü de çıkacaktı.

Yani biz seriyi izlemek için iki film arasında 5 sene beklemedik. 🙂

Sonraki aylarda abim filmin ikinci versiyonunu almış getirdi.

İlk film 85 de çıkmış, ikincisi 89 yılında çıkmış, Biz ise 90-91 seneleri arasındaydık diye hatırlıyorum.

İkincisini de merak içinde izledik. Film ilk filmin devamı olduğundan daha bir heyecanlı olmuştu.

Hatta mekan itibari ile ilk mekanı geleceğe uyarladıkları için, ikinci film ilk filmden daha bir güzel gelmişti ve etkilemişti.

Misal filmde tekerlekli kaykayın yerine hava kaykayına biniyorlardı vs.

O dönem çocuk olsam da film tam benim kafa yapıma göre yapılmıştı.

İkinci filmin sonunda TO BE CONTINUED…> yazısı çıksın istedim.

Filmin devamı olsun istedim derken o da ne üçüncü filmden kesitler göstermeye başladı.

Vaay film yine bitmemişti ve üstelik diğer filmi de çekip bitirmişler gibiydi.

Fragmanda bir kovboy kasabasını gösteriyordu. Görüntüde atlar trenler silahlar falan neler oluyor ulan diyerek videoyu kapattık yine.

Bu teknolojik film nasıl olur da eski bir kasabada geçebilirdi.

Demek ki çok geçmişe gitmişlerdi…

Yine meraklanarak 3. seriyi beklemeye koyulduk.

Belki bir sene geçmemişti ki üçüncü filmi de izlemiştik.

Tabi filmleri abim kiralık aldığı için geri götürmek zorundaydı.

Film kiralanınca ucuza geliyordu ama satın almak isterseniz aşırı pahalıydı.

O yüzden hiç satın aldığımız filmimiz olmamıştır diyebilirim.

1 sene sonra falan StarTv de film gösterime girince tekrar izleyebilmiştim ve aynı keyfi yaşayabilmiştim.

Şimdi düşünüyorum da çok şanslıyım diyorum. 80 li yıllarda doğup her dönemi görmek ve her şeyin ilkini ve kalitelisini yaşamak çok başka bir olay.

Eski zamanları yaşayıp yeni zamandan eski tadı almayan insanlar bilirler ne demek istediğimi.
(İmkanlar fazlalaştı ruh bozuldu. Ortak payda yok. Duygu yok. İnsanlıktan uzaklaşıyoruz gibi)

Bu yazımızda geleceğe dönüş filminin 1-2-3 serisini baştan sonra tüm ayrıntılarını inceleyecek, tek kaynakta tüm bilgileri toplayacağız.

Filmle ilgili Sahneler, Tüyolar, Müzikler, Resimler, Ayrıntılar ve hiç bir yerde belki duymayacağınız çok kapsamlı bilgiler sunacağım.

İlk filmden başlayalım.


GELECEĞE DÖNÜŞ 1

BTTF 1 – Back Tu The Future 1 (Geleceğe Dönüş 1) İnceleme ve Kaynak Paylaşımı…

Yönetmen: Robert Zemeckis
Senarist: Bob Gale Robert Zemeckis
Yapımcılar: Neil Canton Bob Gale Steven Spielberg Kathleen Kennedy Frank Marshall
Film Stüdyosu: Universal Studio
Filmin Türü: Bilim Kurgu/Macera/Komedi
Çıkış Tarihi: 3 Temmuz 1985
Süre: 116 Dakika
Müzik: Alan Silvestri Huey Lewis
Bütçe: 19 Milyon Dolar
Hasılat: 381 milyon Dolar
Oyuncular:
Michael J. Fox → Marty McFly Christopher Lloyd → Doc Brown Crispin Glover → George McFly Lea Thompson → Lorraine McFly
Thomas F. Wilson → Biff Tanen Claudia Wells → Jennifer Parker Marc McClure → Dave McFly Wendie Jo Sperber → Linda McFly
George DiCenzo → Sam Baines Frances Lee McCain → Stella Baines James Tolkan → Bay Strickland J.J. Cohen → Skinhead
Billy Zane → Match Casey Siemaszko → 3-D Donald Fullilove → Goldie Wilson Harry Waters Jr. → Marvin Berry

Geleceğe Dönüş 1 Film Kısa Özeti:

Marty McFly (17) kendinden yaşça büyük olan Doctor Emmett Brown (65) ın en iyi dostudur.

Emmett Brown Einstein gibi çılgın bir bilim adamıdır. Uzun zamandır üzerinde çalışmakta olduğu bir proje vardır ve bunu ilk olarak Marty ye göstermek ister.

Sonrasında durumlar karışır ve Marty doktorun buluşuyla istemeden 1985 yılından 30 sene öncesine 1955 yılına gider.

1955 yılında olduğuna inanamayan Marty şok olur ve ne yapacağını bilemez.

Lisede okumakta olan ve henüz sevgili olmamış anne ve babası ile tanışan Marty istemeden zamanın akışını bozabilecek hamleler yapar.

Marty annesinin ilgisini çeker ve durum iyice çıkmaza girer. Marty 1955 senesindeki doktor Brown ı arar bulur ve durumu ona anlatır.

Doktor önce duyduklarına inanmak istemez. Marty doktorun lavaboya kafasını vurup akım kapasitörünü bulduğunu anlatınca hemen ikna olur.

Doktor Marty nin başına gelen durumu düzeltebilmek için yardım arayışına girer.

Öncelikle anne ve babasının aşık olmasını engellediği için hatasını telafi edip, 1985 yılına geri dönmek zorundadır.

Geleceğe Dönüş 1 Ayrıntılı Bilgiler:

Filmin yönetmeni ve senaristi Robert Zemeckis ve Yardımcı Senarist Bob Gale filmi yazarken Bob Gale nin hayal gücünden yola çıkıyorlar.

Filmin Konusu Şöyle Bulunur…

Bob Gale, Used Cars isimli filmin de tanıtımını yapmaya ve Missouri’deki ailesini ziyaret etmeye gelmişti.

Ailesinin bodrum katını karıştıran Gale, babasının lise yıllığını buluyor ve onun mezuniyet sınıfının başkanı olduğunu öğreniyor…

Geleceğe Dönüş Filminin temel fikri ilk buradan çıkıyor.

Babasını hayalinde farklı canlandırdığını ve aslında böyle biriyle arkadaşlık yapmak istemediğini düşünüyor.

Gale, “Babam ile aynı sınıfta okusaydım onunla arkadaş olur muydum acaba?” diye merak ediyor.


Bob Gale ve Babası (1941 deki lise günlüğündeki resmi. Bu resmin yanında President yani Başkan yazılıdır.)

Bu fikir ilginç geliyor ve Kaliforniya’ya dönüğü zaman, aklındaki düşünceyi senarist ve yönetmen olan arkadaşı Robert Zemeckis’e açıklıyor.

Zemeckis fikri seviyor ve bu fikre bir fikir daha katıyor; Hayali karakterin annesi evlenmeden önce hiçbir erkekle öpüşmediğini söyleyen bir karakter fakat geçmişe gidildiğinde görülüyor ki aslında okulun en aşüfte kızı gibi tavırlar sergiliyor. Bu fikir de kulağa komik geliyor.
(Filmde Marty nin annesinin lise zamanını hatırlayanlar bu fikrin nereden geldiğini anlayacaklardır. Hatırlamayanlar için: 10 dk arabada Marty ye asılmaya çalışan Lorraine, George Mc Fly Biffi yere serdiğini görünce saniyesinde ona aşık oluşu vs.)

Bu sahneyi ti ye alan 😬 bir de şöyle videoyu buldum izlemek isteyenler bakabilir:
https://www.youtube.com/watch?v=wilbTzjXOaI

İkili senaryo üzerinde biraz daha çalışıp projeyi, önce Columbia Pictures‘e götürüler. 1980 Eylül ayında senaryonun ilk taslaklarını yazmaya başlarlar.

Zemeckis ve Gale, 17 yaşındaki kahramanın, ailesinin de 1950’lerde 17 yaşında olduğunu düşünerek öykünün matematiğini 1955 yılına kuruyor.
(Bu arada şuna dikkatinizi çekmek isterim. Senaryonun matematiği ve konusu, serinin birbirine uyarlanması çok zekice ve özenle hazırlanmış üzerinde çok düşünülerek yazıldığı anlaşılıyor. Senaryo çok karışık aslında 8 ayrı zaman diliminde geçiyor ve beyni yakmak için bire bir bu bile filmi ileri taşımaya yeter.)

O çağda Rock’n Roll’un doğması ve varoşun genişlemesi hikâyeye ayrı bir lezzet katıyor.

Aslında filmin ilk senaryosu yazıldığında Marty McFly uyanık bir korsan kasetçiymiş, zaman makinesi de araba değil bir buzdolabıymış.

Robert Zemeckis, “Çocukların kendilerini buzdolabına kilitleyebileceği ihtimali” üzerine ve filmin sonunun çok masraflı bulunmasından dolayı bu fikirden vazgeçmiş.
(Robert in ince düşüncesi, çocukları düşünmesinin güzelliği ile daha güzel bir ortaya çıkmış. Buzdolabı yerine neden araba olmasın demişler.)

İlk yazılmış senaryoda Marty’nin 1955 tarihinden eve dönebilmesi için Nevada’daki bir atom bombası test alanındaki güce ihtiyacı vardı.

Çekimler pahalı olmayacak olsa belki de bu senaryo ile devam edebilirlerdi.

Yapımcılar filmin maliyetini düşürmek istediklerinde düşünüldü ki en maliyetli kısım atom bombasındaki patlama sahneleri.

Filmin bütçesi 12-18 milyon dolarken bu sahneleri işin içine kattığınızda sadece 6 milyon dolar tuttuğu görülünce farklı bir senaryo arayışına gidildi.

1955 2015 arasındaki zaman değişimini normal bir mahalleye uyarlasanız buna izin vermezlerdi. Universal Stüdyo, film için uygun bir yer bulmak zorundaydı.

Hill Valley adındaki mahalleyi 2 hafta sonra başlayacak çekimler için kurdular.

Ekip burayı incelerken adliye binasının üzerine bir saat koyarsak ve bu saatin üzerine bir yıldırım düşürsek nasıl olur? fikri doğdu.

Bütçe olmayınca resmen yaratıcılık devreye girmişti.

Hill Valley Saat kulesi olmadan önceki resmi ve yıldırım fikri

Zaman Makinesinin 1955 yılına gittiğinde onu gören çiftçilerin uçan daire sanmasını fikrini benimseyen ikili, en uygun makineyi arıyordu.

Bu fikir üzerine otomobilleri incelemeye koyuldular.

Bu esnada Ford Mustang kendilerine arabalarını filme koymaları karşısında 75bin dolar para bile önerdi. Gale, “Doctor Brown lanet bir Mustang kullanmıyor” diyerek teklifi kaba bir şekilde reddetti.

İkili daha farklı bir araba düşünüyordu.

Üretimi senaryoyu yazdıkları dönem tarihlerine denk gelen çılgın tasarımlı Delorean DMC-12 de karar kılmaları uzun sürmedi.

Delorean gövdesinde boya yerine dış yüzeyi tamamen parlatılmış çelikten imal edilmesi uzay temasını andırıyordu.

Çiftçiler ve uçan daire fikri bu arabayla çekilebilirdi: ilk filmdeki sahneyi hatırlayalım Marty yanlışlıkla geçmişe gidince hızını alamayıp bir ahıra dalıyor. Kopan gürültüye evlerinden dışarı çıkan köylüler gördükleri manzara karşısında korkuyorlar. Marty ahırdan nükleer kıyafetle çıkmış kendi şaşkın, Köylüler ise ondan da şaşkın. Pompalı tüfek mermisini yemesi an meselesiydi.

Araba tamamdı ama Marty 1,21 Gigawattlık nükleer enerjiyi arabaya tek başına koyamayacaktı. Bu durum ile Doctor Emmett Brown karakteri ortaya çıkmış oldu.

Marty’ye arkadaş olarak Çılgın Doktor Brown karakterini yaratan Robert Zemeckis ve Gale bu dostluğu inandırıcı kılmak için filmin açılışındaki devasa amfiyi kullandı.

Burada Doktor Marty’ye evinin anahtarının yerini söyleyecek kadar güvendiğini görüyoruz. Gerçi Marty gitar çalacağım diye amfiyi bok ediyor ama olsun. 😬

Filmin senaryosunu oluşturup, konu çılgın geldiği için ve filmin içinde 80 lerde moda olan müstehcen sahneler olmadığı için bir çok stüdyo Robert Zemeckis ve Gale’nin yazmış olduğu filmi geri çevirdi.

İlk çaldıkları kapı Colombia Pictures oluyor. Senaryo Colombia Picturesin Ceosu Frenk Blake ‘e anlatılırken Frenk filmi çekmek ister. Ama sonradan yarım yazılmış senaryoyu bahane ederek bu işten çekildiğini söyler.

Filmin ilk senaryo taslağı Aralık 1981 de bitse de 4 sene boyunca filmi çekecek stüdyo bulamazlar.

Son çare filmi Disney Stüdyoya götürürler. Disney’in tarzı genelde çocuk filmleri ile ilgilidir. Disney senaryoyu okuduğunda Anne ile Oğul arasında geçen ilişkiyi fazla cüretkar bulurlar…

1955 e gidip Anne ve Baba sının tanışmasını engelleyen Marty durumu toparlamak zorundadır. Lorraine George a aşık olması gereklidir. Bunun için önce Marty den ilgisini çekmesi gerekir. Bunun için 1955 deki Doctor ve Marty bir plan yaparlar. Marty ile Lorraine arabada otururlarken Marty numaradan Lorraine e saldıracak, güyya Lorraie de “ne yapıyorsun ayol pislik çek ellerini üzerimden” diyerek arabadan çıkıp gidecekti. Lorraine nin Marty ye saldırması ile durum iyice bombok bir hal aldı hatta Lorraine Marty nin dudaklarına yapıştı. Bu ödipal durumu kurtarmak için “It’s like I’m kissing my brother (Onu öptüğümde erkek kardeşimi öpmüş gibi hissettim.)” repliği yazılmıştı.

Disneyle de olmayınca Steven Spielberg ile görüşme ayarlanır.

İkili Spielberg ile daha önce ilk olarak 1941 filmini ve sonra Used Cars adında filmeri çekmiş ve birlikte güzelce batmışlardı.

Aslında Zemeckis’in planında, projeyi kabul eden bir stüdyo bulunsaydı Spielberg olmayacaktı.

Gale, Steve Spielberg’in şöhretinin kendilerini gölgede bırakacağından korkuyordu.

Zemeckis aynı dönem çekmiş olduğu 2 film ile battığı için bir çıkış yolu arıyor ve içindeki film yönetme aşkı ekstra tutuşuyordu. Önüme gelen ilk güzel senaryolu filmi çekeceğim diyordu.

1984 senesinde Romancings the Stone filmini yönetti ve beklenenin aksine ilk filmlerden sonra güzel bir şey yaşandı gişede film başarı kazandı.

Artık tanınırlığı yükselen Zemeckis, Spielberg ile düşünmeye başladı ve projeyi Universal Pictures’e götürdü.

Universal Pictures bu çılgın hikayeyi Romancings the Stone filminden de etkilenerek kabul etti.

Ama film daha önce Colombia Pictures ile çekileceği sanıldığı için filmin hakları orada kalmıştı. Geri almaları lazımdı.

Fakat o da ne Colombia Pictures in Ceosu oradan ayrılmış Universal Stüdyoya Ceo olmuştu.

Sonradan anlıyoruz ki Frenk senaryoyu sevmiş ama Colombia Pictures den ayrılacağı sırada bu teklif ona geldiği için projeyi onun ayrılacağı Colombia Pictures de bırakmak istememiş.

O yüzden Colombia Pictures de projenin fişini çekti ama kadere bakın ki Universal Pictures de fişi kendi taktı.

Sidney Sheinberg, senaryo ile aldığı notları yapımcılara gönderdi.

Çekimler hemen başladı. Kadro yavaş yavaş oturdu.

Çekimlerin Başına Sheinberg’i verdiler. Sheinberg senaryo ile ilgili noktalara karışmaya başladı.

Bazıları aslında iyi oldu. Senaryoya göre Doktor Brown’un bir hayvanı olacaktı ve bu şempanze olacaktı.

Sheinberg şempanzeli filmler para etmez diyerek bunu çıkartalım dedi. Gale tamam dedi.

Doktor Brown a filmde profesör diye hitap edilecekti. Profesör yerine Doktor olsun dedi Bob Gale bunu da kabul etti.

Marty’nin annesinin adı Meg olacaktı Sheinberg in karısının adı “Lorraine Gary” olduğundan dolayı karısına bir jest yapmak istedi ve Meg yerine Lorraine olsun dedi.

Gale bunu da geri çevirmedi. (3. filmde Martynin büyük büyük annesi olarak karşımıza Lea Thompson Meg ismi ile çıkıyor.)

Resimde Sheinberg ve karısı Lorraine ı görüyoruz. Marty’nin annesi rolündeki Lorraine ismi Sid Sheinberg in karısına yapacağı jetten dolayı verilmiştir.

Buraya kadar her şey belli mantık çerçevesinde kaldırılabilirdi. Fakat Sid bokunu çıkartıp filmin ismini de değiştirelim dedi.

Bir not gönderdi. Notta filmin adının Spaceman from Pluto (Plüton’dan Gelen Uzaylı) olarak değiştirilmesinin daha uygun olacağı yazılıydı.

Bu not ile sıçtığı boka bir de tüy dikmiş oldu. Böylesine korkunç bir isim, filmin başarısını gerçekten olumsuz etkilerdi.

Durumu Steven Spielberg ile görüşen Gale ben bu işi hallederim yanıtını alınca derin bir nefes aldı.

Steven Spielberg Sid Sheinberg’e benzer notla karşılık verdi ve

“Sevgili Sid, komik mesajın için teşekkür ederiz. Hepimiz kahkahayı bastık”

Sid bu cevap üzerine ciddi olduğunu söyleyemeyecek kadar utanmıştı. Zaten bu olaydan sonra film ismi ile ilgili herhangi bir önerisi olmadı.

Bu durum daha sonraları film setindeki arkadaşlar arasında geyik muhabbetine dönüştü. Hatta filmdeki sahneden bir kare ile bu duruma bir gönderme bile yaptılar;
Filmde bir çocuğun okuduğu çizgi romanın adının Plüton’dan Gelen Uzaylı olmasıyla ve Marty’nin George McFly’ı kandırdığı sahnede “Ben Darth Vader, Vulcan gezegeninden gelen bir yabancıyım” yerine “Ben Plüton’dan gelen bir uzaylıyım” demesi ile Sid e gönderme yapıldı. 😬

Kadroda çok ilginç bir detay var!

Filmde Marty karakterini Michael J. Fox dan önce Eric Stolz oynuyor.

Film Eric Stolz un bu rol için uygun kişi olmadığını anlayana kadar (6 hafta süreyle) Eric Stolz ile çekiliyor.

Aşağıdan Eric Stoltz un olduğu sahneler den kısa bir kesit izleyebilirsiniz.

Robert Zemeckis Steven Spielberg’e bir konuşmasında şunu söyler…

Güldüreceğimizi umduğum kadar güldürdüğümüzü zannetmiyorum.

Bu söz üzerine Stoltz filmden çıkartılır ve daha sempatik bir oyuncu aramaya başlarlar.

Yapmak istedikleri filmi çekeyim paramı alayım anlayışından ötedir. Yapılmak istenen sanata imza atmaktır.

O yüzden ekip her ayrıntıda mükemmellik arayışı içindedir.

Stoltz u çıkarmak 14 milyonluk film bütçesine 3 milyon dolarlık yük eklemek demektir.

Bu durumu Sid e açtıklarında yanlış yapıyorsunuz der. Herkes kovulduğunu düşünürken Sid ilginç bir tavır sergiler sizler buna inandığınız için teklifinizi kabul ediyorum der.

Her şeye rağmen Sid ekibin düşüncesine saygı duyar. Onca çekim, emek ve para boşa gitti demez.

Aslında Michal J. Fox ilk önce kadroya almak istedikleri ilk isimdir. Fakat Michael o dönem Aile Bağları isimli dizide oynamaktadır.

Dizi yapımcısı ile konuşurlar fakat o haftalarda Michael dizide sıkı çekimleri vardır ve aynı anda iki film olursa Universal Stüdyo bu durumu kaldıramayacaktır.

Eric Stoltz ismini peki filme kim önermiş dersiniz? Sidney Sheinberg önermiştir. Adam sanki filmi baltalamak için doğmuş gibi!

O dönemlerde Michael J. Fox 1980 lerden beridir komedi dizisi sektöründedir. Talk Showlarda boy göstermektedir. Halk bu yüzü sevmektedir.

Aradan zaman da geçince dizi setleri hafiflemeye başlamıştır ve Michael J. Fox a teklif gider.

Michael J. Fox senaryoyu okuyup çok beğenir ve hemen filmde oynama teklifini kabul eder.

Çekimler Michael J. Fox ile en baştan tekrar yapılır.

Hafta içi çekim programı karışan Fox, sabah 10:00 dan akşam 18:00 ya kadar Aile Bağları çekimlerine, akşam 18:30 dan gece 02:30 a kadar da Geleceğe Dönüş‘ün çekimlerinde rol alır. Günde 5 saat anca uyuduğunu belirten Fox hafta içi hafta sonu boş kaldığı zamanlarda Geleceğe Dönüş filminde sürekli çekimdeydi. Hatta bu durum Yönetmen Zemeckis’i bile yormuştu. Geleceğe Dönüş‘ü “The Film That Would not Wrap” (Hiç Bitmeyecek Film) diye andı. Filmde emek desen var özveri desen var.

Zemeckis yorulmuştu diyerek basitçe bitirmeyeceğim şöyle ki; Sahneler Marty olmadan çekiliyor ve Marty geldiğinde tekrar çekilip birleştiriliyordu. Mesela Yemek sahnesinde Marty nin kameraya gözükmediği anlarda diğer oyuncuları çekerken Marty aslında masada hiç yokken çekiyor. Marty geldiğinde aynı ortam tekrar kuruluyor ve onun sahneleri çekilip videolar birleştiriliyordu. Hatta videolar parça parça birleştirildiği için şöyle bir karışıklık oldu. Biff e yumruk atma sahnesinde yumruğu atan kişinin sadece yüzü gözüküyor. Sonradan incelendiğinde bu kişi Marty nin olmadığı anlaşılıyor. Yani Eric olabilir diyenler de var ama yapımcı ekip bunu kabul etmiyor ve dublör olabilir diyorlar. Çünkü kabul ederlerse Eric için tazminat ödemek zorunda kalırlar. Bütün bu karmaşıklıkların üstesinden gelen Zemeckis büyük bir yönetmen olduğunu tüm dünyaya ispatlıyordu.

Aslında dikkat ederseniz Eric Stoltz ve Michael J. Fox simaen birbirine benzer. Aradaki farkları inceledim ve neden Eric Stolz un bu film için uygun olmadığını söyleyebilirim.

Eric Stolz vs Michael J. Fox

  • Eric yüzü sahnelerde neredeyse hiç gülmüyor. Ciddi sahnelerde ise ortam daha da bir kasılıyor. Michael in ise yüzünde sürekli bir sempatik şaşkınlık ifadesini görüyoruz. Olması gerekeni de bu ifade zaten. Sonuçta başınıza gelen şey herkesin günlük yaşayacağı bir olay değil. Geçmişe gidiyorsun ulan şaşır biraz.
  • Eric komiklik olsun diye sakar gibi oynaması gereken sahneleri düz geçiyor. Misal ilk geçmişe gittiğinde Michael ın yüzündeki şaşkınlığı daha iyi hissedebiliyorsunuz. Hatta yürürken kaldırıma takılıyor düşecek gibi oluyor güzel bir doğaçlama ama filmi güzel yapan zaten ayrıntıların bütünü.
  • En büyük farklardan biri ise elbise farkı; Eric siyah tonlar kullanırken Michael için kırmızı yelek mont tercih ediyor ki o dönemler o yelek iyice moda oluyor.
    (Hatta ben de ailemden istemiştim de anca 95 lerde yurt dışından gelmişti arkadaşlar arasında güzel forsum vardı.)
  • Tabi şu da var. İkinci çekimlerde tüm oyuncular daha tecrübeli oluyor. Hatta yan kadrolardan da değişiklikler yapılıyor ve ilk çekimlerdeki ufak tefek aksaklıklar da ayrıca gideriliyor. Doğal olarak Michael J. Fox için mükemmele yakın bir sonuç ortaya çıkıyor.

Devam edelim…

Lea Thompson, Lorraine McFly rolü ile oyuncu kadrosunda yer aldı. Filmin 1985’teki açılış sahneleri için Thompson’a yaklaşık üç saat süren protez makyaj yapıldı.

Filmde kaykaylı sahneler vardır ve Michael J. Fox kaykayı profesyonel anlamda kullanması gerekir. Per Welinder ve Tony Hawk, kaykay için Michael J. Fox’a yardımcı olurlar.

Christopher Lloyd‘tan önce Doctor Brown rolü için ilk tercih John Lightgow‘du. Ancal Lightgow müsait olmayınca, yapımcı Neil Canton ile The Adventures of Buckaroo Banzai filminde çalışan Lloyd rolü aldı.

Doktor u resmen o filmden çekip çıkartıp sarı saçları beyaza çevirip adam etmişler diyebiliriz:

Lloyd aslında rolü en başta kabul etmedi. Senaryoyu okumaya bile zahmet etmeden bir çöp kutusuna atmıştı. (1955 de Marty nin doktora verdiği mektubu da okumadan çöpe attığı sahneyi belki de doktora gönderme yapmak için yazmış olabilirler.) Çünkü tiyatro onun için çok önemliydi. Ama karısının ısrarları sonuncunda metni okuduktan sonra fikrini değiştirdi. Albert Einstein ve Leopold Stokowski‘den ilham alan Lloyd, birçok sahnede doğaçlama oynadı.

Film 1985 de 380 Milyon devasa hasılat ile adını duyurdu ve güzel ödüller aldı. 1990 da filmin iki serisi de çekildikten sonra film herkesin gözünde daha bir büyümeye başlamıştı.

Ama yine de o dönemler bu filmin değeri bilinmiyor gibiydi.

2007 de ABD Kongre Kütüphanesine “Kültürel Tarihli” Filmler arasına girerek ABD ulusal film arşivinde sonsuza dek yerini ve belki de layığını buldu diyebiliriz.

Filmi araştırırken ufak detayları da yazmadan geçemeyeceğim. Filmin Yönetmeni Robert Zemeckis gençken film okuluna gitmek istediğinde ailesi buna karşı çıkar ve “nereden geldiğini görmüyor musun sen film yönetmeni olamazsın” derler. Bu sözün üzerine Robert bunu yapmak zorunda hissettiği için daha çok hırslanır ve iyi ki de yönetmen olur. Yoksa biz bu filmi izleyemeyecektik!

Filmin sonuna doğru ekip kendileri için bir ön gösterim yapar. Gösterime Universal Pictures den kimseyi almazlar. Ön gösterim çok abartılı tepkiler alır ki, hatta yapımcı Frenk şöyle der; “Ben hiç bir ön gösterimin bu kadar heyecanla karşılandığını görmemiştim.” Bu durumda Universal Pictures e durumu açarlar. Universal Pictures ödül olarak Temmuzun ortasında çıkması gereken filmi 3 Temmuza yani öne alır. Ekip bu nasıl ödül diye düşünürken bir yandan daha hızlanmak durumunda kalırlar. Film 3 temmuza alel acele yetişir. Gala da ünlüler dahil bir çok insan salonu doldurmuştur. Film biter ama salon adeta yıkılmaktadır. İzleyenler heyecan ve şaşkınlıklarını gizleyemezler alkış kıyamet kopar.

Yazar: utquick

Merhaba, Bu site 2017 senesinde kurulmuştur: Kemal SUNAL 'ın 100 Numaralı Adam filminden feyz alınarak kurulan sitemiz, filmdeki Halk Kahramanı rolünü de bünyesine katarak dürüst paylaşımlarda bulunmaktadır. Bizi takip ediniz. Büyük bir aile oluyoruz. Tek güvencemiz paylaşımlarımızın samimiliğidir.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

Cevabı alabilmek için E-Posta adresinizi doğru yazmaya özen gösteriniz.