Olmaz İlaç Sine-i Sad Pareme Hikayesi
1870 lerde bestelenmiş olan şarkıyı mercek altına aldım… Şarkı Osmanlı döneminde sarayda görevli olan Hacı Arif bey tarafından bestelenmiştir.
Siz şarkıyı Tarkan’dan dinlerken yazıyı okumaya devam edin 🙂

🎵 Hacı Mehmed Ârif Bey (1831 – 1885)
Osmanlı döneminin en ünlü bestekârlarından biridir. 1831’de İstanbul’da doğmuştur. Muzıka-yı Hümâyun’a (Saray Bandosu ve Musiki Okulu) genç yaşta girmiştir.
Burada klasik Türk musikisinin büyük isimlerinden ders alıp kısa zamanda dikkatleri üzerine çekmiştir.
👑 Saray Hayatı ve Sultanlarla İlişkisi…
Hacı Ârif Bey, hem Sultan Abdülaziz hem de Sultan II. Abdülhamid dönemlerinde sarayda görev yapmıştır. Özellikle Sultan Abdülaziz’in takdirini kazanarak sarayda musâhib yani sohbet arkadaşı ünvanına kadar yükselmiştir. Sarayda yaşadığı bazı aşk hikâyeleri, özellikle bir cariyeyle olan aşkı nedeniyle zaman zaman görevinden uzaklaştırıldığı söylenir.
💔 Eserlerinde Aşk ve Hüzün Vardır…
Eserlerinin çoğu derin bir aşk ve hüzün duygusu taşır. “Olmaz ilâç sine-i sad pâreme” gibi şarkıları, hem dönemin hem de kendi iç dünyasının bir yansımasıdır. Onun müziği, klasik üslûpla halk duygusunu birleştirir; bu yüzden halk arasında da çok sevilmiştir.
Olmaz ilâç sine-i sad pâreme (Hikayesi)
Osmanlı müziğinin en parlak isimlerinden biri olan Hacı Arif Bey, 1831’de İstanbul’un Eyüp semtinde doğdu. Küçük yaşlardan itibaren güzel sesiyle dikkat çekti. Musikiye olan yeteneği fark edilince, dönemin en önemli müzik okulu olan Muzıka-i Hümayun’a, yani saray bandosuna alındı. Kısa sürede hem hanende (şarkıcı) hem de bestekâr olarak öne çıktı.
Genç yaşında padişah Sultan Abdülmecid’in ilgisini kazandı ve saraya, haremde müzik öğretmekle görevlendirildi.
Bu görev, hayatının yönünü tamamen değiştirecekti. Çünkü burada kader onu büyük aşklar, ihanetler ve ölümlerle dolu bir hayata sürükleyecekti.
💔 İlk Büyük Aşkı – Çeşm-i Dilber
Sarayda görev yaptığı sırada tanıştığı cariyelerden biri olan Çeşm-i Dilber, güzelliğiyle dillere destandı. Arif Bey ona gönlünü kaptırdı. Duyguları karşılıklıydı; birbirlerine gizlice âşık oldular. Bu aşk sarayda duyulunca Sultan Abdülmecid öfkelendi ama kısa süre sonra ikisinin evlenmesine izin verdi.
Ne yazık ki evlilikleri uzun sürmedi. Çeşm-i Dilber, Arif Bey’i ve iki küçük çocuğunu terk ederek zengin bir tüccarla kaçtı.
Bu olay Hacı Arif Bey’in hem kalbini hem ruhunu paramparça etti.
🌹 İkinci Aşkı – Zülf-i Nigâr Hanım
Bir süre sonra saraya dönen Hacı Arif Bey, burada Zülf-i Nigâr adında bir başka güzel Çerkes cariyeyle tanıştı. Zülf-i Nigâr, hem zarafeti hem de ince ruhuyla Arif Bey’in kalbindeki yaraları sarmaya başladı. Onunla evlendiklerinde Arif Bey yeniden hayata tutunmuş gibiydi.
Ancak kader bu defa daha acımasız davrandı. Zülf-i Nigâr doğum yaptıktan kısa süre sonra verem hastalığına yakalandı. Günden güne eriyip gözlerinin önünde soldu. Hacı Arif Bey, sevdiği kadının ölümüne engel olamamanın çaresizliğiyle baş başa kaldı.
Bu büyük acı, onun müziğine bir kez daha yön verdi. Artık her şarkısında bir hüzün perdesi vardı.
“Sunma elin sine-i sad-pâreme,
Mevt ile gel, girme benim âreme…”
dizeleri, Zülf-i Nigâr’ın ardından yaktığı içli bir feryattı.
🕊️ Son Yılları ve Mirası
Zülf-i Nigâr’ın ölümünden sonra Hacı Arif Bey’in dünyası karardı. Saraydaki eski neşesi kalmamıştı. Daha sonra Nigarnik Hanım adında bir başka kadınla evlendi ama o da Arif Bey’in içindeki boşluğu dolduramadı.
Son yıllarını içine kapanık, kırgın ve yorgun geçirdi. Artık sarayın gözdesi değil, bir köşede kendi musikisine sığınan yalnız bir adamdı. Ancak bu yalnızlık, onun bestelerine derinlik kattı. Türk müziğinde duyguyu melodinin merkezine koyan bir üslup yarattı.
Hacı Arif Bey, 1885 yılında hayata veda etti. Geride, Türk sanat musikisinin en değerli hazinelerini bıraktı:
“Olmaz ilaç sine-i sad-pâreme”
“Niçin terk eyleyip gittin a zalim”
“Dilber-i nazlıyı candan severim”
ve daha niceleri…
Olmaz ilâç sine-i sad pâreme (Şarkı Sözleri)
Olmaz ilâç sine-i sad pâreme
Çâre bulunmaz bilirim yâreme
Kalsa tabîbân-ı cihân çâreme
Çâre bulunmaz bilirim yâreme
Kastediyor cânımı cânânımâ
Gözleri en son girecek kanıma
Şerh edemem hâlimi cânânıma
Çâre bulunmaz bilirim yâreme
Beste: Arif Bey (Hacı Mehmed)
Güfte: Namık Kemal;
Makam: Segah
Şarkı güzel ama sözlere baktığımızda en etkileyen kısım gözleri en son girecek kanıma kısmıdır. Aslında bu sözler sonradan uyarlanmıştır. Şiirin asıl sözleri aşağıdaki gibidir.
Olmaz ilâç sine-i sad pâreme 2 (Asıl Yazılan Şiir / Osmanlıca ve Türkçe)
| Sunma elin sine-i sad-pâreme Mevt ile gel girme benim âreme Zahmete değmez dil-i bî-çâreme Çâre bulunmaz bilirim yâremeBenzemiyor cism-i za’îfim sağa Her tarafı döndü çürük yaprağa Aşk bile can veremez bu toprağa Çâre bulunmaz bilirim yâremeİşte ölüm geldi göründü bana Etmiş etıbbâya beğim iltica Olmadı vaslın bile hattâ devâ Çâre bulunmaz bilirim yâremeAnlatamam hâlimi cânânıma Hançer-i mevt etti eser cânıma Merhamet et gel yalınız yanıma Çâre bulunmaz bilirim yâreme Gönlüme dikme o hazin gözleri |
Elini bu yaralı göğsüme uzatma, Ölümle gelme, benim sırlarıma girme. Benim çaresiz gönlüm bu zahmete değmez, Yaramın çaresi olmadığını biliyorum.Zayıf bedenim artık sağa sola benzemiyor, Her yanı çürümüş bir yaprağa döndü. Aşk bile artık bu toprağa can veremez, Yaramın çaresi olmadığını biliyorum.İşte ölüm geldi, bana görünmeye başladı, Beyim hekimlere sığınmış. Senin kavuşman bile bana derman olmadı, Yaramın çaresi olmadığını biliyorum.Hâlimi sevgilime anlatamıyorum, Ölümün hançeri canıma dokundu. Merhamet et, yalnız yanıma gel, Yaramın çaresi olmadığını biliyorum. O kederli gözlerini gönlüme dikme, |
Şarkının Notaları…
Bonus: Farklı seslendirenlerden derlemeler…



Osmanlı döneminden kalma bir eserdir bu. Değerlerimiz kültürümüz yeni nesillere kalırken bu değerleri yitirmeyelim bayrak yarışı gibi bu mirası koruyalım lütfen.
Duyan duymayana aktarsın bu şarkıları. Hoşça kalınız efem…



