Güzel Ülkemin Artık Düzelmesi Lazım
Bana bunların cevabını verin…
-
Neden ülkede gaziler ve şehitlerin ayrımı yapılmaya başlandı!
Babamdan örnek vereyim, kendisi Kıbrıs gazisidir. Savaşta kafasına mermi isabet etmiş.
O gün babam hiç yapmadığı bir şeyi yapmış ne hikmetse çift miğfer takmış. Mermi kafaya isabet ettiğinde çift miğferi direkt olarak delememiş Allah’ın takdiri işte mermi parçalanmış bir bölümü miğferi delip kafaya girmiş. Gözleri o an kapanmış kör olmuş hatta o durumda ölmek için beklemiş.
Sonra babamı revir mi hastane mi bilmiyorum taşımışlar. Gözleri bir müddet sonra bir anda beyninde şimşekler çakarcasına açılmış fakat doktorlar beyin içinde kalan mermi çekirdeğine müdahale edemeyeceklerini riskli olacağını söylemiş. Babam 2002 senesinin son ayında vefat edene kadar kafasında mermi çekirdeği ile yaşadı.Kıbrıs’ta Kore’de şehit ve gazilerimiz var
Doğu bölgelerinde PKK ile savaşan şehit ve gazilerimiz var.
Peki bu yazdığım Şehit Gaziler ile 15 Temmuz Şehit, Gazilerini neden ayrı tutuyorsunuz?
Ülke adına savaşırken nerede ve nasıl savaştığınızın bir önemi var mıdır?
Şehitlik mertebesi ve Gazilik mertebesinin yeri tektir.
Siz nasıl bu ayrımı ayrıştırabiliyorsunuz.
Bunun mantığını bana biri anlatsın. iki gazi arasında birisi 1000 alırken diğeri 3000 almasının izahı saçmalıktan öteye gidemez.
Ben 15 temmuz gazisi olup 3000 alsaydım dahi bu ayrıştırma meselesinde rahatsız olurdum.
Bu konuda rahatsız olmayacak vatan evladı tanımıyorum.
Ülkede şehit ve gaziler bile ayrıştırılıyor! NEDEN? -
Şeker fabrikaları neden kapatıldı?
Bu konu ile ilgili size özet bilgi vereyim.
Amerika bu fabrikaların kapanmasını İkibinli yıllardan beri istiyor.Neden istiyor söyleyeyim. Herkes medyadan şunu duymuştur CARGIL şirketleri varmış bu şirket ülkeye glikoz şurubu satıyormuş vs.
Asıl sorun ise bunların bize glikoz satmasından ziyade onlar satmış olmasa bile neden bizi glikoza boğma çabaladırıdır!
Şekeri doğal olarak pancardan üretmemiz yabancıların işine gelmiyor.Bu kültürü yavaştan kaldırıp mısır şurubuna yöneltip glikozu kullanmamızı istemeleri sonrasında bize glikoz satıp para kazanmaları tek amaç değildir!Daha önemlisi uzun vadede sağlığımızı bozma planlarıdır!Glikoz şurubu ile şekerin değerlendirmesini yaparken hangisinin sağlığa yararlı hangisinin zararlı olduğunu tespit etmek gerekiyor.
Ülkemizde ne yazık ki sağlığı düşünen olmadığı için. Hazır araştırma verilerine bile bakmamız aklımıza gelmiyor.
Şöyle söyleyeyim ülkeler yıllardır yüzümüze karşı gülerken arkamızdan kuyu kazıyor.
Savaş sadece topla tüfekle olmuyor.Glikozun sonuçlarından ölen vatandaşlarımızın sayısı şeker kullanımına oranla %40 gibi bir oranla arttığı yabancı kaynaklar tarafından söyleniyor.Bunun dedikodusu bile kullanılmaması için yetmez mi?
Mesela ülkede hastalıktan 10 000 kişi daha ölse malesef bu yabancıların işine gelecektir.
Şimdi çıkın dışarı bir markete gidin. Çocuklarımızın pipetle içtiği meyva sularına bakın.
İçinde glikoz şurubu yazanlar bunların arasında dürüst ve menfaatçi olanlardır.
Şeker yazanların bir kısmı namuslu,
bir kısmı da glikoz koyup şeker yazan namussuzlardan oluşur.
Sadece buna bakmayın tüm abur cubur çeşitlerine de gezerken bir göz atın…
İşte bu konu bu yüzden önemlidir.
Şimdi biz şeker fabrikalarını satıyoruz ya önemsemiyoruz ya
Hani 75 milyon dolar zarar ediyormuşuz ya
Asıl yapılması gereken bu fabrikaları canlandırıp bu şekeri yurt dışına da satabilmekti
Ben zarar ettiğimizi düşünmüyorum çünkü bu fabrikalar zaten bazı zamanlar işletilmiyordu.
Dönen dalavereleri sorumsuzluk ve umursamazlıkları yazmaya şimdilik gerek duymuyorum.
Bu şeker pancarının posasından bile hayvanlara yem yapılmakta idi
Neyse fazla uzatmayayım.
Özet şu ki enayiliğimize doymayalım. Şekeri ortadan kaldırmaya müsaade edip glikoz şurubu hakkında önlem almayalım çocuklarımız ve biz ileride çeşitli hastalıklara kapılıp ziyan olalım. Paralarımız da dolaylı yoldan yabancıların eline geçsin. Ne güzel dünya… -
DENETİMSİZLİK SORUNU…
Ülkede denetim yok
Yiyeceklerde koruyucu kamuflajında her zararlı madde var. Kamuflaj dememin nedeni koruyucu maddeler devletin ilgili uzman birimleri tarafından onaylanıp yasal olarak gıdaların içine konması sağlanıyor. Bazı maddeler konulması elzem olsa da bu maddelerin içeriği ve neden konulması gerektiği hakkında vatandaşın bilgilendirilmesi gerekir. ürünlerin içindekiler kısmına bu maddeler numara (e367 bilmem ne) olarak yazılıyor altına da ne olduğu neden konduğu ve sağlığa zararlı olabileceği yönünde bilgiler içermesi kimsenin işine gelmediği için yazılamıyor.Giyeceklere bile kanserojen karışmış bakan eden yok.Size bir soru sorayım,
Ülkeler arasında neden en pahalı interneti biz kullanıyoruz?
Bizim en pahalı interneti kullandığımız ayan beyan ortadayken buna neden bir dur denmiyor?
İnternet artık her eve girmekte iken herkes haraç gibi internet parası öderken telekomun da şu an 2018 senesi itibariyle bildiğim kadarıyla borç batağında iflasın eşiğinde olması ise farklı bir muamma. Bu kadar kazanan bir kurum batabilir mi?
Bu kurum özelleştirildikten sonra aboneliği sabit 20TL yapmış ve yıllık 4.8 Milyar TL sadece burdan kar almıştı! Bu haksız kazanca dava açıldı fakat 5-10 sene kadar sürdükten sonra 20 TL haksız bulunup 15TL yalın internet ücreti adı altında bir para kesilmeye devam edildi. Vatandaş neden sömürülmeye mahkum bırakılıyor peki devlet kimin arkasında ?
Neler dönüyor ulan! diye bir sorun bence ki ben on senedir soruyorum.Her evde televizyon var dijitürk d smart çoğu eve girmiş. Sesini yükseltmeyen kullanıcılara standart fiyat verilirken telefonu açıp bağıran çağıran pazarlık yapanlar ve satın aldığı aboneliği kapatırım diye tehdit edenlere indirim yapıyorlar. İnidirim teklifinden önce sinema kanalı gibi parayla satın alınan kanallardan hediye teklifi ediyorlar. Sonuçta firmanın kaybı olmuyor bu kanallar zaten açık. Rüşvetin adı hediye olmuş.Bir ara telefonları arayanlar sms atanlar vardır bu kaç sene devam etti önüne geçmek için bir kanun çıkartıp para cezasına bağlatamadık.
En son çıkan kanunda bunları şikayet edince para cezası falan kesiyorlarmış falan filan fişman…
Ben ne şikayet edeni gördüm ne şikayet edileceğini bileni gördüm ne de şikayeti yiyip para cezası ödeyeni gördüm.
Bence olması gereken cezanın şirket kazancı oranında cezanında olması yani büyük şirketler büyük para ödesin küçükler küçük ödesin. Bunu neden diyorum ceza 10 000 lira oluyor şirket 100 000 kişiye sms atmış zaten bir çok kesime ulaşmış 100 000 de 1 kişi şikayet ediyor 10 000 lira devede kulak kalıyor. Parası olan suç işleyecek diye bir durum olmaması lazım ve cezayı yiyenin ifşa edilmesi ve bu şikayetleri nereye yapabilceğimizin kamu spotu gibi yayınlanması herkesin yararına olacaktır.
Kanunların açıklarından sıza sıza ne üçkağıtlar çeviriliyor.Telefon dolandırıcıları yakınlarımızı ve bunlardan yaşlı teknolojiden uzak olanları bazen dalgın dikkatsiz olanları kandırıp paralarına el koymuyor mu?
Sizce devlet bunlara ne yapıyor dersiniz. Başınıza gelmedikçe siz zannediyorsunuz ki devlet bunları hapse atar. Yok arkadaş yok öyle olmuyor.
Avrupa birliği cart curt kurallarına bağlı kalıyoruz ama kendi vatandaşımızın kazıklanmasına göz yumuyoruz.
Bunlar ile ilgili neden bir baskın yakalama timi yok ve bunların neden cezası büyük değil.
Bu tarz suçların bence dolandırıcılık tarzında polis biriminin eğitilip takibi yakalatılması ve cezalarının arttırılması lazım ki 40 sene çalışmış vatandaşın emekli parasını yaşlılık zaafiyetiyle çaldırtmasın. -
AHLAK ÇÖKMÜŞ
Malesef Türk halkı olarak ahlakımızı kaybediyoruz…
Şimdi çoğalan nüfusumuz, proje tv programları ve yanlış yollara girmemiz bu ahlakın daha çok çökmesine neden oldu.
Toplumun tamir edilemeyecek en büyük sorunu ahlak olacağı için bunun acilen eğitim ile önüne geçilmesi gerekir.
En başta evde Anne Babaların çocuklarına verdiği dersler bu eğitimin başında gelir. Bunlar arasında merhamet duygusunu pekiştirmek adaletin ne olduğunu iyi anlatmak, doğrunun yanlışın ne olduğunu çocuklarımıza aşılamak lazımdır.
Sonrası da ahlaklı öğretmenlerin çocuklarımıza verecekleri eğitimdir ki bunun sonucu zımba gibi çocuklar yetişerek toplumu geliştireceklerdir.
İşte konunun önemini gördünüz. Bu yüzden yabancılar tv kanallarımızın içine sızıp bizi köreltmeye çalışıyorlar.
Bu kanallardaki programların Türk aile yapısına ters olanlarının incelenmesi ve iyi denetlenmesi devletin kendine düşen görevlerinden olması gerekir. Ama bu ahlaksızlık varken parayı veren düdüğü çalar! -
LİYAKATSİZLİK
Öncelikle liyakatin anlamına bakacak olursak. Bir insan bir şekilde bir işi veya bir okulu hak ediyorsa bunun adı liyakattir.
Burada önemli olan bir şekilde yazdığım kısımdır.Bu şekillere örnek: Mesela üniversitede okumak için sınava girdin çalıştın uğraştın bir bölüm kazandın okula kayıt yaptırdın. Sonrasında mesela memur olmak istersen işe girmek için kpss sınavına girmen gerekir.Yine çalıştın çabaladın Kpss ye girdin 85 aldın. Bu puan ile bir kuruma başvurdun.
Başvurduğun kurumun kriterleri diyor ki;
Kpss den 70 üzeri almak, şu yaşı geçmemek vs.Sen bu süreçten iyi puan almana rağmen geçemediğini görüyorsun.
Üzülüyorsun ve demekki benden iyileri hak etmiş yapacak bir şey yok sanarak gidiyorsun evine.
Bir gün bir bakmışsın ki 60 puan aldığını bildiğin yakın arkadaşın senin giremediğin işe girmiş bunu görüyorsun!
Bunlar yaşanmış gerçek örnektir.. Bir arkadaşın başına gelmiş ve kpss ye girmemeye yemin etmiştir.
İşte liyakatsizliğin anlamı da tam olarak budur. Ülkenin çok büyük olan sorunlarından biri de budur.Bu sorun sadece işe girmek için olan aşamalarda değil, okula girerken, askerde, işe girdikten sonraki aşamalarda ve örneklerin buna göre çoğaltılabileceği alanlarda vardır.
Hak edene hakkını verin!
Bu sorun çözülmezse haklı olan hakkını alamaz ve hani derler ya başımıza taş yağar diye. Nah böyle bir durum oluşur! -
BANKALAR
Çoğumuzun bankalara olan borcu katlayarak büyüyor. Borç yiğidin kamçısıdır dediler fetişistmiyiz ulan biz. İnternette gezinirken kredi kartı konulu bir forum sitesinde bir arkadaş yazmış. Kredi kartım yoktu 2 sene hayatım en mutlu günlerini yaşadım kredi kartı alalı 4 senedir borç ödüyorum ve borçlar kapanmıyor.
Maalesef bu illete bir kere bulaştınız mı cebinizde olmayan parayı harcamış oluyorsunuz ve her ay bir önceki ayın harcamasını ödemek için debeleniyorsunuz debeleniyorum debeleniyorlar :PŞimdi burada bakılması gereken ülkenin gidişidir istatistiki bilgidir. Kredi kartı borcu olan sayı arttıkça belli ki vatandaş zora girmektedir. Bu büyük bir sıkıntıdır önüne geçilmelidir. Borç ödeyemeyip icra olanların sayısına bir bakın! Neyse sonuçta bilinçli bir toplum olamadığımızdan ve denize düşen yılana sarılır felsefesinden hareketle hepimizde kredi kartı ve getirdiği borç yükü mevcut.Eskiden peynir ekmek gibi dağıtılan kredi kartlarını çok iyi hatırlıyorum yavaş yavaş bunu sınırlandırdılar.Kredi kartı ile ilgili olması gerekenleri söyleyim
*Kredi kartı almamak!
*Bir şekilde aldınız. Kredi kartına güvenmemek! Kart var diye rahat harcama yapıyoruz. Cebinizde para olmasaydı harcayamayacaktınız. Bu para sizin değil başkasının parasıdır bunun rahatsızlığı ile hareket edin.
*Taksit için kullananlar size söylüyorum! Taksitl, alışveriş mantıklı gibi gelebilir! Ama dolaylı yoldan pek mantıklı değildir. Bu tuzağa düşmeyin! Peşin fiyatına taksit uzun vadede daha avantajlıymış gibi gelebilir. Fakat şu var. Taksitli alışverişin kredi kartında takibi zordur. Sanki para harcamıyormuşçasına ekstre öderken bir bakmışsınız ki bu taksit miktarları 3 ken 5 olmuş Üstelik bu alacaklarınızı taksit yapmak yerine her ay 1 malzeme peşin alsaydınız zaten 5 ayda hepsini alacaktınız. Burada bize giren kazıklar şunlardır. Taksitte rahatlık vardır harcamayı cazipleştirir. Taksit takibi zordur harcamalarınızı takip edemediğinizden ekonominiz bozulur. 5 ay önce aldığınız malzemenin taksidi bitmeden başka malzemelere taksitlere gireriz ödemelerimiz hiç bitmez.Taksit varken kredi kartınızı kapatamazsınız ki bu da bankaların işine gelir. :)Aşırı titiz arkadaşlarımı bu konudan tenzih ederim ama sonuçta bankaralardan bir türlü uzak durun.Bir söz duymuştum çok hoşuma gitmişti.
“Her şey babamın 2 ekmek fazla alıp döngüyü bozmasıyla başladı. Önce bayatlar yenecek diye 8 sene taze ekmek yiyemedik”
Ters bir örnek oldu ama kredi kartı döngüsü de buna benzer. İpin ucu kaçtı mı ödeyemediğiniz döngüde hayatınızı bayat ekmek tadına çevirir.
-
EĞİTİM KALİTESİ
Eğitim şart 🙂
Eğitim neden bu kadar önemli düşünmek isteyen kafasını yormak isteyen cevabı zaten bulacaktır. Bunu uzunca açıklamamakla birlikte yanlışlarımızdan bahsedelim.
Duydum ki son 16 senede 14 kez eğitim politikası değişmiş haberlerde okudum öyle yazıyor. Bu ne demek? yani oturmamış bir eğitim sistemimiz var olduğu ortada. İhtiyaç hasıl olmuş sistem değiştirilmeye ihtiyaç duyulmuş. Ama kafana göre değişim yerine Dünyadaki eğitim seviyesi ileride olan ülkelerden kopya çeksek hoca sıfır mı verecekti :Dİleri seviye ülkelerde eğitim günde 4 saati aşmıyor. Bunun gibi bir çok detay var sınıfların sayısı öğretimin yapısı gibi. Ortada hazır bir tecrübe yığını var. İyiden örnekten almak yerine yeni icatlar çıkartıp denemeler yaparak vakit kaybediyoruz.Şöyle anlatayım tekerlek bir kere bulunmuş işte sen bunu ne diye kullanmıyorsun? Ya da iyi düşünemiyorum bizi oyalıyorlar ileri gitmek istediğimiz her adımda önümüze set çekiyorlar! Bunun önemini bilmeyen buna çanak tutan kendi vatandaşlarımız var! Lütfen uyanıklığımızı menfaatimize kullanmayalım ülke adına uyanık olalım! -
MENFAATÇİLİK
Menfaat insanın yaradılışında vardır. Bu insanın zayıflığıdır bunun bilincinde olmak ve toplumun değerlerini menfaat olgusundan ayırmak gerekir. Mesela 85 milyon insandan kaç kişi vatanını para uğruna satar? Kaç kişi menfaat uğruna makam sahibi olur. Bu rakam ne kadar fazla ise ülke o kadar kötüye gider. Ülkemizi değerlerimizi kutsal anlamda görmemiz bu değerleri beynimize kazımamız gerekir. Yoksa diğer ülkelerden bir farkımız kalmayacak!
-
VATAN SEVGİSİ
vatanını sevmek için önce benimsemek gerekir. Yani bu vatan kimin dediğimde benim diyebilmelisin. Sonra Vatanın menfaatini kendi menfaatin üstünde görmen gerekir. Fakat bunu toplum olarak yapman gerekiyor. Tek başına sen böyle düşünürsen hiç bir anlamı olmuyor ki böyle bir durumda vatanı sahiplenen başkaları olur!
-
CAHİLİYET ve DOĞRUYU YANLIŞI AYIRT ETME YETİSİ, SÜRÜ PSİKOLOJİSİ
Cahiliyet başa bela, cahiller bile artık kendi aralarında bölümlere ayrılıyor. Mesela okumuş cahil var okumamış cahil var kör cahil var var oğlu var
Size örneklerle anlatayım.
Bir gün yolda yürüyorum bir adam koşuyor polis yakaladı koluna girdi. Biri uzaktan bağırdı hırsız diye sonra toplum hemen galeyana gelip yakalanmış adama vuruyorlar. Polis kızdı bağırdı. meğer adamın suçu farklıymış. Öyle yüz kızartıcı bir durumu da yokmuş.
Şimdi soruyorum vatandaşa sen bilmeden etmeden neden vuruyorsun ulan adama?
Aynı örnek televizyonda da yaşanmıştı. Apartmana hırsız girmiş. Polis çağırmışlar ve sivil polis hırsızı yakalacakken hırsız kaçmış ve apartmandaki vatandaşlar polisi hırsız sanıp gelen vuruyor giden vuruyor. Polisin kafa göz şişmiş 😀
Aynı konu üzerine başka örnek vereyim. Reina katliyamı olmuştu bombayı patlatan şerefsiz özbek asıllı olduğu için gözleri çekik bir tip
Neyse bunun fotoğrafları basına yayılınca buna benzer bir adamı görüp linç ettiler yolda.
Adam bildiğin baya linç oldu. Yetmedi adamı yurt dışına postaladılar.
Şimdi bunu döven adamlar pardon mu diyecek hak mı bu?Demek istediğim şudur ki doğruyu yanlışı birbirinden ayırt etmenin önemini yitiren bir toplum olduk. Çok çabuk galeyana geliyoruz. Araştırmıyoruz bilmiyoruz bilene de sormuyoruz.Cahilliği sadece aklıma gelen belli bir konudan anlatmaya çalıştım. Ama toplumda şu var ki çok tehlikeli! Sürü psikolojisi
Çoğunluğa uyma algısı. Genelde çoğunluğun yaptığı iş doğru olacak diye bir kural yoktur. Çoğunluk bir fikre inanır bunun doğruluğunu çoğunluk sayı üstünlüğü ile belirlemez. 100 kişi kafayı çalıştırmadan satranç oynasa ne olur?O yüzden sorgulayalım hakkı hukuku gözetelim. Bilmiyorsak peşin hüküm vermeyelim.